Yunan Mitolojisi - Yaratılış/Kozmogoni - Titanlar ve Tanrıların Savaşı - 2.


Titanlar ve Tanrıların Savaşı I. Bölüm

Annesi Rhea tarafından Girit'te bir mağaranın derinliklerinde saklanmış olan Zeus; burada büyüdü, güçlendi ve babasının karşısına çıktı. Ona yuttuğu bütün çocukları sırayla kusturdu.




Hestia Rhea ile Kronos'un en büyük evladı, aile tanrıçasıydı. O ki Olympos'taki üç erden tanrıçadan biri olarak bilinirdi, nezaketiyle meşhurdu. Hikayeler anlatılmamıştı adına, tapınaklar da yapılmamıştı ama yine de ölümlüler ve ölümsüzler arasında bütün yemekler ona bir sunuyla başlar ve biterdi. Her şehirde onun için ateşi hiç sönmeyen bir ocak kurulurdu, altı erden rahibe korurdu bu kutsal ocakları.

Demeter bereket tanrıçasıydı, toprağın korucusuydu. Ölümlüler beş yılda bir onun şerefine dokuz gün süren bir hasat bayramı düzenlerdi. Kızı Persephone, Hades tarafından yeraltı ülkesine kaçırılınca öyle büyük bir üzüntüye kapılmıştı ki Demeter; Olympos'u bırakıp yeryüzüne inmiş, günlerini kendisi için inşa edilen tapınakta geçirmeye başlamıştı. Tam bir yıl boyunca toprak tek bir ürün vermedi, kıtlıktan kırılmak üzere olan insan soyunun imdadına Zeus yetişti. Uzun bir müzakere sonucunda Hades ile anlaşmaya varıldı: Persephone yılın yalnız dört ayını ölüler diyarında geçirecekti. Bundandır ki Persephone ne zaman Hades'e gitse kış gelir, toprak çoraklaşır. Baharın ilk esintileri tatlı tatlı insanoğlunun yüzüne vurduğunda, Persephone anasının yanına geri dönmüş demektir.

Hera evliliğin ve evli kadınların tanrıçasıydı. Tanrılar tanrısının eşi olmakla onurlandırılmıştı. Ne var ki çapkın kocasını dizginlemeye çabalayarak geçiyordu zamanı; sayısız ihanetlerin meyvelerini cezalandırarak çıkarıyordu kinini. Zeus'un insandan olma sayısız çocuğuna kötülükler etmişti ama gaddarlığı ve kıskançlığı en çok Herakles'e çektirmişti kuşkusuz.

Hades ölüler tanrısıydı. Ölümlüler zaten sevmezdi onu da, ölümsüzler de pek haz etmezdi kendisinden. Belki de bundan, Olympos pek uğrağı sayılmazdı. Yerin altındaki o Kerberos adlı üç başlı köpeğin koruduğu ülkesini pek nadir terk ederdi. Terk ettiğinde ise onu görünmez yapan başlığını takardı çokluk. Karısı Demeter haricinde kimseyi sevmezdi. Çok soğuk bir mizaca sahipti ancak kötü kalpli değildi, yalnızca katı bir adalet anlayışı vardı. 

Poseidon denizlerin ulu tanrısıydı. Balıkçılıkla geçinen Yunanlılar için önemi Zeus'tan hemen sonra gelirdi. Denizciler onun haşmetli dalgalarının hışmından korunmak için ona kurbanlar verirdi. Yalnız bununla da kalmazdı hiddeti; Poseidon öfkelendi mi üç dişli mızrağı ile yeri sarsar, depremler çıkarırdı. Denizin diplerinde mercanlar ve deniz çiçekleri ile süslenmiş altından bir sarayı vardı ancak günlerini Olympos'ta geçirmekten hoşlanırdı.

İşte Kronos'un yuttuğu çocuklar sırasıyla bunlardı.





Kronos beş tanrıdan sonra taşı da kusunca Zeus anladı ki bütün kardeşlerini kurtardı. Ne var ki asıl mücadele başlamamıştı henüz; titanlar var güçleriyle saldırmaya hazırlanıyorlardı. Tüm Titanlar düşman değillerdi Zeus'a, zeka ile kutsanmış Prometheus mesela. O her zaman bildiğini okur, kimsenin sözüne biat etmezdi. "Öngören, önceden düşünen" demekti adı. Kardeşi Epimetheus ise sonradan akıl ederdi her şeyi, edebilirse o da. Bu iki İapetosoğlu, elmayla armut ne kadar benzerse birbirine, o kadar benzerlerdi ancak. 

Ama aynı yerden doğmaz mı zaten bütün karşıtlar?

Toprak Ana Zeus'a önce Tartaros'a hapsedilmişleri kurtarmasını buyurdu, zaferi istiyorsa eğer. Uranos'un aksine, dinledi Zeus onu. Yeryüzünden bir taş atsan Tartaros'a, bir yıl geçse varamazdı oraya. İşte öyle derindi Tartaros; Gece'nin konağının bulunduğu, o karanlık, tüm varlıkların son ucu. Orada elli başlı, yüz kollu hekatonkheirler vardı; Kottos, Briareus, Gyes adında. Ve kikloplar da vardı; isimleri Brontes (gök gürültüsü), Steropes (şimşek) ve Arges (yıldırım) idi onların da. Zeus Uranos'un çılgın esaretinden kurtardı onları, çözdü zincirlerini. Kikloplar Zeus'a öyle minnettar kaldılar ki ona en güçlü silah olan gök ateşini, şimşeği verdiler. Yetinmediler; Hades'e takanı görünmez yapan bir başlık, Poseidon'a da üç dişli bir mızrak armağan ettiler. İşte böyle gösterdiler minnettarlıklarını, alınlarındaki tek göz haricinde her bakımdan Tanrılara benzeyen sadık ve cesur kikloplar. 

Ve titanlar ile Kronosoğulları arasında on yıl sürecek o büyük savaş böylece başladı.

 


Tam on yıl, titan tanrılar ve Kronosoğulları durmaksızın savaştı. Güçleri birbirine öylesine denkti ki kimse söyleyemezdi kimin kazanacağını. Ne zaman ki tanrılar yalnız kendilerinin yediği bal ve şaraptan yüz kollu devlere verdiler; ossaat Kottos, Briareus ve Gyes coşuverdi. Yüz ellerine yüz kaya parçası alıp titanların üzerine fırlattılar var güçleriyle, Tartaros'a dek sarsıldı yeryüzü. Zeus gök ateşleri yağdırdı titanlara doğru; ormanlar yandı, sular kaynadı. Toprak Ana inim inim inledi depremden, yangından.  Gök yerin üzerine düşse bu kadar gürültü çıkabilirdi ancak, bu kadar toz kalkardı savrulan topraktan. Tartaros'a hapsettiler yenik düşürdükleri titanları, çözülmez zincirler doladılar etraflarına. Amma Toprak Ana son evladını doğurdu, onlar en son titanı da o yerin yedi kat altına tıktıktan sonra.


Gaia Tartaros ile sevişmişti. Aphrodite'in işiydi bu.

 


Tartaros'un oğlu Typhon, o güne dek doğmuş en korkunç canavardı belki de. Yüz ejderha başı yükselirdi omuzlarından, bu başlardan türlü türlü ses çıkardı. Kimi zaman bir boğanın böğürtüsü, kimi zaman bir aslanın kükremesi, kimi zaman dağlarda yankılanan bir ıslık. Ateş saçan gözleri vardı Typhon'un, alevler sardı her yanı. Ölülerin kralı, o soğukkanlı Hades bile mıhlanıp kalmıştı yerinde. Çevik Zeus; canavar toparlanıp da kalkamadan Olympos'un en tepesinden şimşeğini Typhon'un üzerine fırlattı. O tanrısal şimşeğin hışmına uğrayan canavar Etna Dağı'na düştü, alevler içerisinde yanarak. Alevler toprağı eritti ta yerin en dibindeki o diyara değin. İşte böyle, Typhon Tartaros'un dibini boylayıverdi.

Kronosoğulları en son belayı da savınca başlarından, Zeus'tan kendilerine baş olmasını istediler. Böylelikle Zeus oturup tahtına, yetki paylarını dağıttı Tanrılara. 


Zeus, Bilgelik Tanrıçası Metis ile evlendi ilkin. Bütün tanrılar bilgedir kuşkusuz ancak hiçbiri Metis kadar bilemez her şeyin en iyisini. Metis tam çakır gözlü Athene'ye hayat vereceği sırada Zeus onu yuttu. Yuttu ki neyin iyi neyin kötü olduğunun bilgisi her zaman içinde olsun. Uranos ile Gaia'nın öğüdüydü bu da. Sonraları savaş naraları atan, orduları birbirine katan Athene'yi çıkaracaktı kafasından. 


Themis ile evlendi sonra, ışık saçan yasalar tanrıçasıyla.

Demeter ile de evlendi, bereket tanrıçasıyla.,


Daha pek çok evlilik yaptı Zeus. Pek çok çocuğu oldu.


Olympos'a on iki saray yapıldı, on iki büyük tanrı için. Ki onlar Zeus, Hera, Poseidon, Demeter, Aphrodite, Athene, Ares, Apollon, Artemis, Hephaistos, Hermes ve Dionysos'tur. İki büyük tanrının evi yoktu burada sadece; Hades yeraltındaydı, Hestia ise yeryüzünde.



Kaynak: 

Hesiodos. Theogonia.

Yorumlar